KITIR
Kıtır, uyumadan önce pencerenin camından dışarı
bakmış. Uçuşan kar tanelerini görmüş. Kar tanelerinin sayısı azmış. İri bir kar
tanesi Kıtır’ın penceresine konmuş. Kıtır, onunla konuşmaya başlamış. Kıtır çok
meraklı olduğu için sorular soruyormuş. Kar tanesi de Kıtır’ın meraklı
sorularına cevap veriyormuş.
Osman Kaplan
(Sürpriz Kar)
Yukarıdaki
parçayı okuyup anladıktan sonra aşağıdaki soruları cevaplayınız.
1.Kıtır,
ne zaman dışarı bakmış?
…………………………………………………………………………………………………………………………
2.Kıtır,
uyumadan önce ne yapmış?
…………………………………………………………………………………………………………………………
3.Kıtır’ın
konuştuğu kar tanesi nasılmış?
……………………………………………………………………………………………………………………………
4.İri
kar tanesi nereye konmuş?
……………………………………………………………………………………………………………………………
5.Meraklı
sorulara kim cevap veriyor?
……………………………………………………………………………………………………………………………
AHMET ’ İN SIRRI (1)
Ahmet o sabah erkenden uyandı.Elini yüzünü
yıkayıp, üzerini değiştirdi.Mutfağa gitti. Annesi kahvaltı hazırlıyor babası da
ona yardım ediyordu.Küçük kardeşi Ezgi de çoktan uyanmış sandalyesinde
oyuncaklarıyla oynuyordu.
”Herkese günaydın!” deyip kardeşini öptükten
sonra annesine
yardım etmek istediğini söyledi. Annesinin verdiği şeyleri masaya yerleştirdi.
Masa hazırdı, kahvaltıya oturdular. Ahmet’in o
kadar erken uyanmasının sebebi babasını görmekti aslında. Çünkü ona söylemek
istediği çok önemli
bir şey vardı. Günlerdir bu günü bekliyordu.
Birkaç defa ağzını açıp tam söyleyecekken vazgeçti.
Yemeye devam etti. Çünkü çok heyecanlanıyordu.
Sorular:
1-Ahmet
sabah uyandığında neler yapıyor?
2-Ahmet
neden erkenden uyanıyor?
3-Ahmet
annesine nasıl yardım ediyor?
4-Sizce
Ahmet babasına ne söyleyecek?
AHMET ’İN SIRRI (2)
Kahvaltı nerdeyse bitiyordu.Ama Ahmet hala
babasına söylemek istediği şeyi söyleyememişti. Babası işe geç kaldığını
söyleyerek masadan kalktı. Ahmet babasının arkasından koşarak onu kapıda
yakaladı.
-Babacığım sana bir şey söylemek
istiyorum, dedi.
Babası:
-Tamam oğlum ama biraz acele et.Bak işe
geç kalıyorum, dedi.
Ahmet başını öne eğdi ve söylemek
istediğini hiç nefes almadan söyleyiverdi.
-Eeeee! Şey baba.Ben hafta sonu çalışıp
para kazanmak istiyorum dedi.
Babası
hiçbir şey anlamamıştı.Biraz şaşırmış biraz da kızmıştı sanki.Ama Ahmet ‘e
hiçbir şey söylemedi. Sadece akşama konuşacaklarını
söyleyerek evden ayrıldı.
Sorular:
1-Babası
ne söyleyerek masadan kalkıyor?
2-Ahmet
babasını nerede yakalıyor?
3-Ahmet
babasına ne söylüyor?
4-Sizce
Ahmet neden çalışmak istiyor?
Adım-Soyadım:…………………………………
ASLAN İLE FARE
Aslanın biri
uyuyormuş. Bir fare gelip vücudunun üzerinde dolaşmaya başlamış. Aslan uyanmış,
fareyi yakalamış. Ama fare başlamış yalvarmaya:
_ Bırak beni.
Gün olur, benim de sana bir iyiliğim dokunur, demiş.
Aslan gülmüş
bu söze. Gene de bırakmış fareyi.
Aradan zaman
geçmiş. Bir gün aslan, avcıların kurduğu tuzağa düşmüş. Gelmişler, onu bir
ağaca sımsıkı bağlamışlar.
Fare, aslanın
inlemelerini duymuş, koşarak gelmiş. İpleri kemirip aslanı kurtarmış. Bunun
üzerine de:
_ Vaktiyle sen bana gülmüştün. Benden bir
hayır beklemiyordun. Ama gördün ya, fareler de iyilik bilir. Onların da bir
yardımı dokunabilir, demiş.
Aşağıdaki 6 soruyu, okuduğunuz parçaya göre
cevaplayınız.
1.
Aslan
fareye niçin kızmış?
……………………………………………………………………
2.
Aslan
fareyi yakalayınca, fare ne yapmış?
……………………………………………………………………
3.
Fare
aslanı nasıl kurtarmış?
…………………………………………………………………..
Adı-Soyadı:………………………
BİLGE İLE NESLİHAN
Bilge ile Neslihan bahçede geziyorlardı. Bir
portakal ağacı gördüler. Portakal ağacının yanına gittiler. Portakallardan
olgunlaşanlar yere düşmüştü.
Bu portakallardan Bilge, dokuz tane
topladı. Neslihan altı tane topladı. Topladıkları portakalları bir sepete
koydular. Eve dönüyorlardı. Yolda Selin’i gördüler.
Portakalların beş tanesini Selin’e verdiler. Selin,
Bilge ile Neslihan’a teşekkür etti.
Metni bir kere daha okuyacak mısın? Oku oku
iyice anla. Sonra aşağıdaki soruları yanıtla.
1-
Bilge ile Neslihan nerede geziyorlardı?
……………………………………………………………………………………………......
2-
Bilge kaç portakal topladı?
………………………………………………………………………………………………….
3-
Neslihan kaç portakal topladı?
………………………………………………………………………………………………….
4-
Sepete kaç tane portakal koydular?
………………………………………………………………………………………………….
5-
Selin’e kaç portakal
verdiler?
………………………………………………………………………………………………….
6-
Geriye kaç portakalları kaldı?
………………………………………………………………………………………………….
ÇİLEKLİ DONDURMA
Annesi Çetin’e çilekli dondurma aldı. Çetin
çilekli dondurmayı çabukça yedi. Annesi ona “Dondurmayı çabuk
yememelisin.” dedi. Çetin annesinin sözünü dinledi.
Annesi
çantasından temiz bir mendil çıkardı. Çetin elini,
yüzünü mendille temizledi. Bir bardak da su içti. Annesine teşekkür etti. Annesi
Çetin’in başını okşadı
1-Annesi Çetin’e ne aldı?
………………………………………………………..
2-Siz
neli dondurma seversiniz?
………………………………………………………….
DOKTOR BEY HANIM KIZIM
HASTA:
Kızım doktor bey ne zaman gelir?
DOKTOR:
Buyurum amca size ben yardımcı olayım.
HASTA:
Kızım ben doktor beyi görmek istemiştim.
DOKTOR:
Amca buyurun ben doktorum.
HASTA:
Kızım ben hasta ve yaşlı bir adamım benimle dalga geçmeye utanmıyor musun? Sen
beni iyice cahil belledin herhalde. Hiç kadından doktor neyin olur muymuş?
DOKTOR:
( Gülerek) Niçin olmasın amca doktorluğun kadını erkeği olmaz. Bunun için okuyan
herkes doktor olabilir.
HASTA:
Tamam kızım iyi diyorsun da doktor bey nerede? Ne zaman gelir?
DOKTOR:(kızarak)
Amca anlatamadım galiba, burada doktor bey yok. Doktor benim.
HASTA:
Tamam kızım ne bağırıyorsun? Ben hasta ve yaşlı bir adamın anladım. Anladım doktor
bey sizsiniz.
DOKTOR:
En azından doktorluk kısmında anlaştığımıza göre şimdi muayene geçelim. Amca nedir
şikâyetiniz? Anlatır mısınız?
HASTA:
Ne şikâyeti Doktor Bey Hanım Kızım. Ben doktora gelip gelinini şikâyet edecek adam
değilim.
DOKTOR:
Amca öyle şikâyet demedim. ( tahlillere bakar) Amca sizde şeker var. Dikkat etmeyisiniz.
HASTA:
Yok doktor bey hanım kızım bende şeker ne gezer. Ben emekli bir adamım geçen ay
zar zor yarım kilo şeker aldım o da bitti.
DOKTOR:
Amca üstelik dizlerde kireçlenme, böbreklerde kum ve taş var.
HASTA:
Oh Oh ne güzel desenize doktor bey hanım kız beton gibiyim.
Adım-Soyadım:
Etkinlik
Konusu:Hikaye Tamamlıyorum
Çalışma:Aşağıda bir kısmı verilmiş hikayeyi
tamamlayınız.Hikayeye uygun bir başlık bularak yazınız.Ve verilen çerçeve içine
hikayeyi anlatan bir resim çiziniz.
………………………………………….
Küçük Serdar
ninesinin dizlerinin dibinde hiç ses çıkarmadan masal dinliyordu. Gece saat 9’u
geçtiği zaman masal bitmişti. Her zaman masalın aynı saate bitmesini hiç
istemiyordu. Bir masal daha dinlemek uyumaktan daha iyi değil miydi? Küçük
Serdar uyumamak için suratını astı ve küsüyormuş gibi yaptı.
-Benim uykum falan yok. Ben
şimdi bir masal daha dinlemek istiyorum diye söylendi.
Yatağa yattığı zaman, sırt üstü
uzandı, Gözlerini tavana dikerek hayal kurmaya başladı.
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
İKİ
İNATÇI KEÇİ
Daracık bir
köprüde
İki keçi,
Biri er, biri
dişi
Buluştu gide
gide.
_
Geri çekil geçeceğim!
_
Geri çekil beyim!
Kavgaya girişerek
Keçiler dövüştüler.
Sel içine
düştüler.
Masallar bize
örnek
Çünkü aramızda
var.
Böyle inat
çocuklar.
Ali Ulvi
ELÖVE
SORULARI YANITLAYALIM
1. Bir
köprüde kimler karşılaşmışlar?
________________________________________________________________________________________
2. Nasıl
bir köprüde karşılaşmışlar?
_____________________________________________________________________________________
3.Keçiler
birbirlerine ne söylemişler?
_________________________________________________________________________________________
4.Keçiler
niçin kavga etmişler?
________________________________________________________________________________________-
5.Kavganın
sonunda ne olmuş?
_____________________________________________________________________________________
6.Bu
şiir niçin yazılmış?
_________________________________________________________________________________________
7.Sizin
çevrenizde de inatçı
insanlar var mı?
________________________________________________________________________________________
8.İnatçıliğı
yüzünden zarar gören
insanlar tanıyor musunuz?
_______________________________________________________________________________________
9.Sizin
inatçılık yaptığınız oluyor
mu?
______________________________________________________________________________________
10.İnatçılık
güzel bir davranış
mıdır? Niçin?
________________________________________________________________________________________
11. Bu
şiirden nasıl bir
ders çıkardınız?
_________________________________________________________________________________________
DAYANIŞMA
Havalar ısınınca karınca gözlerini açtı. Yuvasından çıktı. Bahar gelmişti. Her taraf
yemyeşildi.
- Biraz dolaşayım, dedi.
Yürüdü, az sonra gök gürledi. Yağmur yağmaya başladı. Ne yapacağını şaşırdı. Sular onu göle yuvarladı. Bir yaprağın üzerine düştü.
■
- İmdat,
imdat! Diye bağırdı.
Sesini arı duydu. Koştu, karıncalara haber
verdi. Karıncalar toplandılar. Kelebek ve arılardan yardım istediler. Arı ve kelebekler:
- Severek yardım ederiz, dediler.
Gün boyu karıncayı aradılar.
Akşama doğru bir kelebek:
Gün boyu karıncayı aradılar.
Akşama doğru bir kelebek:
- İşte, işte! Diye bağırdı.
Karınca, yaprağın
üzerinde akıntıyla sürükleniyordu.
- Korkma seni kurtaracağız, dediler.
Arılar ve kelebekler yaprak ve ağaç dallarını ve çöpleri getirdiler. Gölün ağzına bıraktılar. Karıncalar da kum
artıklarını yığdılar. Yaprağın sürüklenişini durdurdular. Bir arı da karıncayı yaprağın üzerinden aldı.
Karınca, dayanışma sayesinde ölümden kurtulmuştu.
Arkadaşlarına teşekkür etti. Bir daha onlardan habersiz bir yere gitmeyeceğini söyledi.
Aşağıdaki soruları metne göre yanıtlayın.
1.
Karınca ne zaman
yuvasından çıktı?
2.
Karınca
dolaşmaya başlayınca ne oldu?
3.
Karıncayı kimler
kurtardı?
Kurbağa
Prens
Bir
zamanlar yedi güzel kızı olan bir kral varmış. Bu kızların en güzeli en küçük
olanmış. Güzel günlerde sarayın yakınındaki serin gölün kıyısında altın topuyla
oynamaya bayılırmış. Bir gün kız topunu havaya atmış ve beklenmedik bir şey olmuş.
Top göle düşmüş! "Topum gitti!" diye ağlamış kız. "Ben senin
topunu getiririm," demiş gölün kıyısındaki küçük bir kurbağa. "Ama
benimle arkadaş olacağına, yemeğini paylaşacağına ve geceleri yatağına
alacağına söz verirsen, " diye devam etmiş kurbağa. "Tamam "
demiş kız. Ama kurbağa suya dalıp kızın topunu ona verir vermez koşarak saraya
dönmüş.
Akşamleyin
kral ve ailesi sofraya oturmuşlar. Tam yemeğe başlamak üzerelerken kapıdan bir
vıraklama sesi gelmiş. Küçük prenses duymazdan gelmeye çalışmış. Ama kral
meraklanmış. " Kim o?" diye sormuş. Prenses bunun üzerine kurbağaya
verdiği sözü babasına anlatmış. " Söz sözdür kızım," demiş babası.
Böylece prensesin nefret dolu bakışlarına rağmen kurbağaya sofrada yer
verilmiş.
Yemekten
sonra kız tek başına yatağına yönelmiş. Kurbağa masadan, " ya ben ne
olacağım? " diye vıraklamış. Kral kızına, "Verilen sözlerle ilgili
söylediklerimi unutma" demiş. Prenses kurbağayı yanına alıp odasına
götürmüş ve bir köşeye bırakmış. " Yastığına gelmek isterim demiş,"
kurbağa. Prenses gözyaşları içinde kurbağayı yastığına bırakmış.
Tam
o anda kurbağa yakışıklı bir prense dönüşmüş. "Korkma, " diye
gülümsemiş. " Bir cadı beni kurbağa yapmıştı ve bu büyüyü ancak bir
prenses bozabilirdi. Umarım arkadaş olabiliriz. Hem bak artık bir kurbağa
değilim." Prens ve prenses çok geçmeden evlenmişler ve düğünlerinde tabii
ki bazı yeşil dostlarını da davet etmeyi unutmamışlar
- Prenses kurbağaya ne söz vermiş?
- Prenses sözünü yerine getirmiş mi?
- Masalın sonunda ne olmuş?
Gök Kuşağı
Hatice, pencereden yağmurun yağışını
seyrediyordu. Yağmur, ne kadar güzel yağıyordu. Çatıya düşen damlalar sanki
şarkı söylüyordu.
Yağmur damlaları, ağaçların yapraklarını
yıkamıştı. Her yer tertemiz olmuştu. Hava, ne güzel toprak kokuyordu.
Daha
sonra bulutlar dağılmış, gökyüzünde pırıl pırıl güneş görünmüştü. Güneşin
ışıkları ağaçların ve çiçeklerin üzerine yansımıştı. Doğa çok güzel
görünüyordu.
Hatice,
bu renkler karşısında çok şaşırdı. Gökyüzüne bakınca gözlerine inanamadı. Kendi
kendine, “Bu güzel şey de ne? Üzerinde bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi tane
renk var. Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lâcivert, mor.” dedi.
Hatice,
bu renklerin ne olduğunu düşünürken bir ses duydu. Bu ses:
-Merhaba
küçük kız! Sanırım, benim kim olduğumu merak ettin. Ben gökkuşağıyım. Yağmur
yağarken gökyüzünün bütün renklerini toplarım. Gökyüzünü taç gibi süslerim.
Sonra güneş doğar. Güneş, beni görmenizi sağlar, dedi.
Hatice,
-Gök
kuşağı, seni çok sevdim. Her yağmur yağdığında seni bekleyeceğim, dedi.
Aşağıdaki soruları parçaya göre
yanıtlayınız.
1.Hatice, ne yapıyordu?
………………………………………………………………………………………………………………………………
2.Yağmurdan sonra hava ne kokuyordu?
………………………………………………………………………………………………………………………………
3.Hatice, gökyüzüne bakınca ne gördü?
………………………………………………………………………………………………………………………………
4.Gök kuşağında kaç renk vardır? Bu renklerin ne
olduğunu yazınız.
………………………………………………………………………………………………………………………………
………………………………………………………………………………………………………………………………
7.Hatice gök kuşağına ne söyledi?
………………………………………………………………………………………………………………………………
Adı-Soyadı:………………………….
PASTA
Emre ve arkadaşları bahçede oynuyorlardı.
Annesi Emre’yi çağırdı. “Bahçede kaç arkadaşın var?”
dedi. Emre beş arkadaşının olduğunu söyledi.
Annesi, Emre’ye
bir tabak pasta verdi. “Al bu tabağı, her
arkadaşına iki dilim pasta ver.” dedi. Emre pastaları
aldı. Her arkadaşına iki dilim pasta verdi. Üç dilim pasta da kendine kaldı.
Boş tabağı annesine verdi. Emre ve arkadaşları pastaları yediler. Emre’nin annesine teşekkür ettiler.
Yukarıdaki metni bir kere daha oku, sonra
aşağıdaki soruları yanıtla.
1-
Emre’yi kim çağırdı?
………………………………………………………………..
2-
Emre’nin kaç arkadaşı var?
………………………………………………………………..
3-
Emre arkadaşlarına kaçar dilim pasta verdi?
………………………………………………………………..
4-
Emre beş arkadaşına toplam kaç dilim pasta verdi? ………………………………………………………
5-
Emre’ye kaç dilim pasta kaldı?
………………………………………………………………..
………………….. İLE …………………..
Küçük
bir çocuk, bütün harçlığı verip çiçekçiden köklü bir çiçek almış. Mendilini
ıslatıp çiçeği onun içinekoymuş. Koşup evlerinin bahçesine gelmiş. Toprağı
kabartmış, çiçeği dikmiş ve su vermiş.
Bütün
gece çiçekli düşler görmüş çocuk. Uyanır uyanmaz bakmış ki çiçeğin yaprakları
kuruyup dökülmüş. Yeniden kabartmış çiçeğin toprağını yeniden sulanmış çiçeği.
Fakat çiçekte hiçbir canlanma olmamış.
Çocuk,
bu işlemleri günlerce sürdürmüş. Ne çiçek burnunu çıkarmış topraktan, ne de
çocuk usanmış ona bakmaktan.
Bir
sabah çocuk, onu sulamaya indiğinde çiçek kıpkırmızı burnunu çıkartıp ona
gülümsemiş, “Günaydın!” demiş.
Çetin
ÖNER
Mavi
Kuşu Gören Var mı?
Yukarıdaki metnin başlığı yazılırken
unutulmuş. Unutulan bu sözcükler sizce ne olabilir? Tahmininizi aşağıya
yazınız.
………………
İLE …………………
Aşağıdaki soruları yukarıdaki metine bakarak
cevaplayınız.
1.
Çocuk
çiçekçiden nasıl bir çiçek almış?
…………………………………………………………………………..
2.
Çiçeği
nereye dikmiş?
…………………………………………………………………………..
3.
Çocuk
uyanır uyanmaz çiçeği nasıl görmüş?
………………………………………………………………………….
4.Bir sabah çocuk çiçeği sulamaya indiğinde çiçek,
çocuğa ne demiş?
………………………………………………………………………………
5.Sizce çocuk hangi özelliğiyle çiçeği yeşertmeyi
başardı?
……………………………………………………………………………..


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder